17 Ağustos Depremi
Enkazın altında kaldım günlerce
Sesledim sesledim gelen olmadı
Yavrumun sesi gelir az ötemde
Sesledim sesledim gelen olmadı
Bizim bu sesimiz duyan olmadı
Akşam sohbet ettik tatlı mı tatlı
İyi geceler dedi yavrum yüzümden öptü
Gece saat 3 de kıyamet koptu
Sesledim sesledim gelen olmadı
Bizim bu sesimizi duyan olmadı
Sevdiğim cananım duvar altında
Tatlı canını verdi hemen o anda
Yavrum hemen öbür yanında
Sesledim sesledim gelen olmadı
Bizim bu sesimizi duyan olmadı
Yavrum küçük idi yedi yaşında
Okula gidecekti Eylül ayında
Neler neler geldi garip başıma
Sesledim sesledim gelen olmadı
Bizim bu sesimizi duyan olmadı
Anne su ver dedi annesi duyamaz
Baba su ver dedi elimden gelmez
Bu nasıl bir acıdır çekmeyen bilmez
Sesledim sesledim gelen olmadı
Bizim bu sesimizi duyan olmadı
Dört gün sonra idi ekipler geldi
Çürümüş bacağımı kökünden kesti
Yavrum canından herkes umudu kesti
Sesledim sesledim gelen olmadı
Bizim bu sesimizi duyan olmadı
Hüseyin Gökkaya
***
17 Ağustos Depremi
On yedi ağustos depremi tarihe geçti
Depremin şiddeti, 7.04 kuvvetine eşti
Deprem bu sefer de Marmara’yı seçti
Ölenler 17 bini, yaralılar 20 bini geçti
Bir uğultuyla birlikte Marmara sallandı
45 saniyede nice kullar ölüme yollandı
Bütün dünyadan acil yardımlar yollandı
Geriye kalanlar, devlet milletle kollandı
Saat, üçü iki geçe, Marmara salandı
Bu deprem taş üstünde taş koymadı
Toprak deniz her şey yerinden oynadı
On binlerce can aldı, yine de doymadı
Allah, insana bunca nimet verdi
İnsanoğlu kıymet bilmedi, yerdi
Allah bu deprem felaketini verdi
17 bin kişiyi, toprak altına serdi
Salladı dağı taşı ve denizi beşik gibi
İzmit ile Adapazarı’nı yaptı eşik gibi
Ayırmadı hiç yaşlı genç, zengin fakir
Nice zengini, yaptı 45 saniyede fakir
Kul önce anlayamadı, ne olduğunu
Çok geç anladı, hesap sorulduğunu
Sabah ortaya çıktı felaketin gerçek boyutu
17 bin insanın ölü, 20 bin de yaralı olduğu
Ölenlerin ekseriyeti şehit ve paktı
Yaralılardan oluk oluk kanlar aktı
Tüm dünya milletleri yardım yaptı
Hayatta kalanlar nice ağıtlar yaktı
Yedi sekiz ay tutmadı, depremin freni
Susmadı gece gündüz ambulans sireni
Susmadı! Nice insanların feryadı figanı
Binlerce insanların aktı gözyaşı ile kanı
Belki de bu insanoğluna bir ihtardı
Tüm insanlara korku ve endişe sardı
İlahi kudret her yeri (dağı-denizi) yardı
Hayatta kalanlar devletle yaraları sardı
Ölenler için sayısız divana duruldu
Yaralılar için hastaneler kuruldu
Kalanlar için çadır kentler kuruldu
En çok müteahhitler suçlu bulundu
Zaman zaman yağmur yağdı, sel oldu
Zaman zaman rüzgâr estikçe yel oldu
Bu zor günde bazı dostlar bile el oldu
Depremle nice tomurcuk güller soldu
Saf dışı kaldı telefonlar kesildi irtibat
Binlerce ev yıkıldı, viran oldu, berbat
Anında kesildi elektrik, bastı karanlık
Bir bir kaybolduk, her yerden arandık
Oy Marmara, Marmara
Niceleri için oldun, çok bahtı kara
Çok derin açtın, iyi olmaz, bu yara
Devlet millet el ele sarılsın bu yara
Kullar korkuyla yattı, endişeyle kalktı
Bazı insanlar için deprem, kara bahttı
45 bin apartman dayanamayıp yan yattı
Bazı insanlar korkudan kendini yere attı
Müteahhitler, çürük çürük bina yaptı
Bunları, hiç acımadan insanlara sattı
Bu binalar depremde bir bir yan yattı
Müteahhitler, vicdan hapissinde yattı
Bence suçlular için dikilmeli, darağacı
Herkes deprem için olmalı, birer savcı
Her şeyden önce, suçu kendisinde aramalı
Önce kendini, sonra da suçluyu yargılamalı
Şair Bayram, daha fazla anlatamaz bu acıyı
Dayanamadı görenlerin yüreği, bunca acıyı
Bugüne kadar bulunamadı şu depremin ilâcı
Geride kalanlar için deprem, ölümden de acı
Elbet bir gün olur, o yüce divan kurulur
Bütün bu suçların bir bir hesabı sorulur
Belki, o an suçlular sırattan bile kovulur
Unutma, sağlam yapıyla, insan korunur
Şair Bayram der; bundan bari ibret alına
Bu husustaki verilen sözlere sadık kalına
Bir daha kıymayalım insanın malı ve canına
Yoksa hiç yakışmaz, Türk insanının şanına
Bayram TUNCA
***
17 Ağustos Depremi
Yedi nokta dörttür deprem şiddeti
Geceyi ikiye böldü bu deprem
İstanbul Sakarya Bursa İzmit i
Marmara yi sanki deldi bu deprem
Gürültüyle bomba gibi patladı
Binaları beşik gibi salladı
Köprüler yıkıldı yollar çatladı
Bir gecede canlar aldı bu deprem
Depremin şiddeti gece duyuldu
Ana kalktı çocuğuna sarıldı
Kaçamadı bir köşeye yığıldı
Bebeğimi gece çaldı bu deprem
Enkazların altı hep insan dolu
Vücutları ezik kırılmış kolu
Kimi imdat diyor kurtarın beni
İnsanlara mezar oldu bu deprem
Sardı yurdumuzu acı felaket
Vatan kan ağlıyor bütün memleket
Yetişti imdada askerle millet
Başımızı derde saldı bu deprem
Tuncay feryat eder dayanmaz yürek
Enkazın altında yatıyor bebek
Anaları yavrum, yavrum diyerek
İçimizde acı kaldı bu deprem
Tuncay Akdeniz
***
17 Ağustos Depremi
Sanki gök yarılmıştı;
Deniz karaya taşınmıştı;
Ortalığı karanlık bir sis kaplamıştı.
Eyvah kıyamet kopuyor dedim kendimce;
Hayatım, Film şeridi gibi geçti önümden.
Korkudan yaş çıkmadı gözlerimden;
O ne dehşetti RABBİM,
Sallanan yer miydi gök mü?
Yoksa bütün âlem mi?
Saniyeler bir asır geldi bana,
Boş bir küfe gibi sallandım, o ya, buyana;
ALLAH’ım o günü gösterme bir daha…
Ortalık mahşer yeri,
Binalar paramparça,
İnsanlar ağır yaralı,
İnsanlar binaların altında.
Feryatlar yükseliyor;
İniltiler geliyor yerin dibinden.
Kâbuslar görüyorlar, daldıkları uykularında;
İnsanların kolları kopmuş;
İnsanların yerlerde cesetleri;
Umutlar var, Umutlardan ileri,
Umutsuzluklar, ölümden de ileri,
Her geçen saniye bir hayat bedeli,
Acımız çok büyük, Yürekler yaralı;
Kayıplarımız buldu onbinleri.
Yürekler yaralı, yürekler yaralı;
Ayırdı canla cananı;
Edelim onlara duaları….
Yılmaz Çelik
Etiketler:
Şiir